“Şimdi tüm Dünya Otizmli oldu. Sarılma yok, dokunma yok, okula gitmek yok, kalabalık ortamda durma yok, ev ziyareti yok, eğlence yok, rahat rahat mağaza gezmek yok, alış-veriş yok!!! Biz zaten yıllardır karantinaya alınmış insanlarız…Bizi anlıyor musunuz??”

Virüsün ülkemizde çıktığı ilk haftalarda okudum bu cümleleri… Otizmli çocuğu olan bir aile yazmış sanırım… BİZ ZATEN YILLARDIR KARANTİNAYA ALINMIŞ İNSANLARIZ… Evet, coronovirus yüzünden tüm dünya kendini karantinaya aldı… Ülke olarak ve dünya olarak zor günler yaşıyoruz…

İnsanlar birbirine sarılmak istiyor ama sarılamıyor; dokunmak istese bile dokunamıyor,  yolda, markette, sokakta yolu kesişenler, birbirine virüslü  gibi davranıyor ve birbirinden  uzaklaşıyor… Herkes birbirine şüphe ile bakıyor… Ve herkes kendini evlerine kapattı..

Bir anne olarak ve eğitimci olarak en çok şu şikayeti duyuyorum. Aileler çocuklarının eğitim alamamasından veya aldıkları uzaktan eğitim ile çocuklarının geri kalacağından şikayetçi… “Bizi boş ver de çocukları durduramıyoruz evlerde, çocuklar için çok zor oldu” gibi cümleler…

Oysa otizmliler ve aileleri için bu durum yıllardır böyleydi. Sarılma dokunma, aşırı ses, rahat alış veriş, bir kafede oturup arkadaşımla iki laflarken çay içelim yok! Çoğu Otizmli eğitim, özellikle kaynaştırma eğitimi yok!!! Ama dışarı çıktığımız anda o rahatsız edici bakışlar hep var, okulda istememeler veya okuldan atılmalar var, lokantalardan, kafelerden, yüzme havuzlarından ve birçok sosyal alandan kovulmalar veya hiç alınmamalar var… Hal böyle olunca da otizmlilerin birçoğu ve aileleri aylardır, yıllardır karantina hayatı yaşıyordu.  Toplumsal baskı ve birçok sebepten dolayı evlerine hapsolmuştu…

Şimdi bakıyorum yasadığımız şu günlere de Coronovirus yüzünden en sevdiklerimize sarılamaz olduk… En yakınlarımızı,  anne -babalarımızı veya büyüklerimizi göremez olduk. O kocamannnnn lüks evlerimizin kocaman salonlarında aramıza birer metre koyarak oturur olduk… Akşam işten gelen eşimize kapıyı açıp hoş geldin demek yerine, temas eder miyim korkusuyla kapılardan hatta kendi eşimizden kaçar olduk… Ailemizden, en sevdiklerimden kaçar olduk… BİZ NE OLDUK???

Umarım zorunlu olarak iletişimizin zayıfladığı bu dönemde kendi iç dünyamıza yolculuk yaparız. Birbirimizden uzaklaşır gibi göründüğümüz bu dönemde birbirimizi anlar ve birbirimize kenetleniriz. Bize iyi gelir bu zaman yolculuğu umarım… Yoksa “kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak…” Büyük bir acı… Ben eminim ki bu dönemde herkes şikayet ettiği durumların aslında bir lütuf olduğunu anladı… Okullar, parklar,  kafeler, sokaklar hepimize yeter… Hayat paylaştıkça ve farklılıklarla güzel… Koca evlerimizde yalnızlaşmamıza gerek yok…

“Şimdi bunca karanlığın üstüne,

Oturup bir mektup yazmalı,

İlkbahara ve yaza…” demiş Turgut Uyar… Önümüz bahar, önümüz yaz… Oturup bir mektup yazalım covid 19 ile mücadele ettiğimiz karanlık günlerin üzerine… Bu mektubun adını,  UMUT ve SEVGİ koyalım… Sadece birbirimizi sevelim. Ne öncesini ne de sonrasını düşünelim…

Gerekirse bir Otizmliyi dokunmadan sevelim.

Bir işitme engelliyi konuşmadan sevelim, bir görme engelliyi göz göze bakmadan sevelim…

Çok sevdiğimiz bir yemeği her defasında ilk defa yer gibi, sevdiğimiz bir şarkıyı defalarca dinlediğimiz gibi,  o çok sevdiğimiz kazağı bıkmadan usanmadan defalarca giydiğimiz gibi sevelim…

Hiç tanımadığı, belki de tanımayacağı,  hatta hayatı hakkında hiçbir fikri olmayan hastası için uğraşan büyük risk altına giren sağlık personellerimiz gibi sevelim.

Sadece sevelim…

Birbirimizin yüzünü görmeden,  sesimizi duymadan sevelim.

Çünkü sevgi büyük bir simyadır. Sevgi iyileştiricidir. Birbirimize dört elle sarılalım. Konuşmasak da olur… Çünkü insanoğlu yüreğine dünyayı sığdırabilir…

Ve tarihimizde birçok hastalığın üstesinden gelen insanoğlu bu virüsün üstesinden de gelecek. Güzel günler,  güneşli günler göreceğiz… Ve umut ediyorum ki herkes birbirine daha anlayışlı ve sevgi ile yaklaşacak… Bugünlerde yaptığımız iç dünyamıza olan yolculuğu hiç unutmayacağız… Şu an herkes dezavantaj grubu… Hayatımız normale döndüğünde de hala dezavantajlı olan grupları siz de unutmayın. Biz sizi hep hatırlayacağız. Çünkü biz sizsiz bir eksiğiz, siz de bizsiz tam değilsiniz…

Evet, tüm samimiyetimle söylemeliyim ki bugün doğan her 54 çocuktan birinde otizm görülüyor.  Yayılma hızı gün geçtikçe hızla artan otizm için de çok geç kalınmadan önlemler alınır umarım… Yarın 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü…. Ve farkında mısınız bilmiyorum ama birçok aile yıllardır karantina altında gibi yaşıyor…

 Otizmin rengi mavidir. Dünyanın dört bir yanı umudun rengi maviye boyanır… Bizi anlamazsanız bizi sadece mavi sanırsınız, içimizde boğuştuğumuz karanlıkları bilmeden…

Sümra Çelik

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir