İnsan hayatının çocukluk yıllarında fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminin temelleri atılır. Bu gelişim sürecinde çocuk çevresini tanımaya, olaylara bakış açısı kazanmaya ve anlamlandırmaya çalışır. Bu dönemde çocuğun bulunduğu çevresel koşullara göre kaygı düzeyi de şekillenmeye başlar. Kaygı düzeyinin seviyesi; anne-baba, öğretmenin ve arkadaşlarının davranışlarına göre artar ya da azalır.

Kaygının Nedenleri;

  • Aşırı koruyucu aile modelinde,
  • Aşırı baskıcı aile modelinde,
  • Aşırı otoriter aile modelinde,
  • Çocuğun ailesinde ya da çevresinde çok kaygılı kişiler varsa,
  • Çocuğun alt ıslatmasının büyük tepki verilmesi,
  • Çocuğun cinsel meraklarına, oyunlarına büyük tepki verilmesi,
  • Çocuğun kardeşinin olması ya da tek çocuk olması,
  • Anne- babanın çocuğa ağır cezalar vermesi,
  • Çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında olması,
  • Çocuğun okuldaki akademik başarısı(Takdir alırsan sana bisiklet alırım vb.),
  • Anne- babanın tutarsız davranışları,
  • Boşanmış anne- babanın boşandıktan sonraki süreçte halen devam eden çatışmaları,
  • Çocuktan istenilen şeylerin çocuğu korkutularak yaptırılması (Yemeğini yemezsen küçük insan olursun, uyumazsan seni dilenciye veririm vb ),
  • Anne- babadan yeterli ilgi ve sevgi göremezse çocukta kaygı durumları oluşur.  

Kaygının Belirtileri;

  • Kaygılı çocuklar sürekli endişeli, tedirgin,  huzursuz ve mutsuz yüz ifadesine sahiptir.
  • Anne- babalarına bağımlıdır, onlardan ayrı kalmak istemezler.
  • Uyku bozukluğu yaşarlar, uykuya dalmakta zorlanırlar, sık sık kâbus görebilirler.
  • İştahsızdırlar, yemek yememe problemleri görülebilir.
  • Çocuk yeni girdiği ortamlarda çok fazla heyecanlanabilir. Bu durumlarda; dudak ısırma, tırnak yeme, saçı ile oynama gibi davranışlar sergileyebilir.
  • Her an bir tehlike olacakmış gibi tetikte olurlar, solunumları hızlıdır, kasları çok serttir.

Anne- Babaların Kaygılı Çocuğa Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?

  • Çocuğu kaygılandıran durumlar tespit edilmeli, kaygılarını çocuğun anlayabileceği bir dille konuşulması gerekir.
  • Çocuğun kaygıları yokmuş gibi görmemezliğe gelmemeli, dalga geçilmemeli gerekli açıklamalar sakin bir şekilde yapılmalıdır.
  • Çocuğu cesaretlendirmeli, özgüveni kazanması için desteklenmelidir.
  • Çocuğu kaygılandıran ortamlardan uzak tutulmalıdır.
  • Çocukla uzun ve abartılı vedalaşmalardan kaçınılmalıdır.
  • Anne- baba ya da bakım veren kişiler çocuğa kişisel kaygılarını yansıtmamalıdır.
  • Çocuğun ev içerisinde anne- babaya bağımlı olması en aza indirilmeli, kendi başına oynayabileceği oyuncak ve oyunlara yönlendirilmelidir.
  • Çocuğun bebeklik döneminde temel ihtiyaçlarının geciktirilmeden karşılanmalı ve çocuklar yalnız bırakılmamalıdır.

  Kaygı, çocuktan çocuğa davranışsal olarak değişiklik gösteren bir durumdur. Çocuklardaki kaygılar gerçektir, çocuklar için sancılı bir süreçtir. Uzun süre devam edebilir ve yaşamını ciddi ölçüde etkileyebilir. Bebeklik döneminden itibaren görülen kaygılı durumları, yetişkinlik döneminde de görülebilir ve patolojik kaygıya dönüşebilmektedir. Anne babalar çocuk da ki kaygıyı erken fark ederse problem büyümeden müdahale edilmesi daha kolay olur ve çözümü kolaylaştırır. Çocukluk dönemindeki kaygılar ergenliğe, yetişkinlik dönemine yansımadan bitmiş olur.  

   Çocuğun sağlıklı gelişimi için anne baba tarafından koşulsuz sevilmesi, korunması, güven vermesi, desteklenmesi ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması çocuktaki kaygıyı azaltır ya da hiç böyle bir durum yaşanmaz.

Davranış Bilimci-Oyun Terapisti- Çocuk Gelişimci
Şeyma GAZEZOĞLU BOZBAY

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir